Yoksulun Bayram ayı Ramazan bugün başladı…

Ramazan’ın gelişine en çok dar gelirli ve yoksul vatandaşlar seviniyor…

Çünkü her geçen gün fakirleşen, evine ekmek bile almakta zorluk çeken dar gelirli ve yoksul halk kitleleri, Ramazan’ın başlamasına ve bir ay boyunca bedavadan yemek yiyeceği için bayram ediyor.

Diğer bir kesim vatandaş da bir ay içerisinde yiyeceği gıdasının stok derdine düştü…

Çünkü Ramazan’da her şeye zam gelir…

Ramazan bahanesiyle zam yapan fırsatçılarımız ve sefil hayata aynen devam edecek olanları düşünerek, Mübarek Ramazan ayından beklentilerimizi şöyle bir hayal edelim...

Ramazan’da rüşvet almaktan imtina edene daha bugüne kadar inanın ki hiç rastlamadım.

Hele oruçlu olmasına rağmen rüşvet alanlara da çok rastladım.

Değil gıda üretmek, oturup yemek bile yenilemeyecek kadar pis ortamlarda hazırlanan gıdalarda herhangi bir düzelme beklemiyorum.

Dilimiz Allah konuşuyor, elimiz hırsızlıkta, gözümüz haramda…!

Hele Peygamberin sünneti olan sakalı uzatıp da olmaz madrabazlığı yapanlar, Ramazan ayında hiç mi hiç çekilmez oluyorlar.

Arapça bir kelime vardır ‘Riya’ diye, gençleri bilmem ama, orta yaşlılar dahil herkes bilir bu kelimenin ‘İki yüzlülük’ anlamına geldiğini.

Riya artık bizim hayatımızın ta kendisi olmuştur.

Riya bizim kendi iç dünyamızın bile en büyük gerçeğidir.

İmanımızın, varlığımızın, devletimizin, Kemalistliğimizin hülasa ne inancınız varsa, tam göbeğinde riya yani iki yüzlülük oturmaktadır.

“Bende riya yok” diyenler ya akıl noksanı ya da saksı bitkisi gibi kokmaz bulaşmaz, hiçbir halta yaramaz takımıdır.

‘Celal’ yine ne demek istiyor acaba diye kurdeşen olmayın.

Hemen açıklayalım!..

İster aynaya ister sağa sola bakınız. Döne döne fırıldaklara taş çıkartan tipleri çevrenizde göreceksiniz muhakkak.

Dillerinde Allah da olsa, bunların inandıkları tek değer kendi çıkarları değil midir?

Ama bu zübükzade neslinin insanları, çıkarlarına taptıklarını hiç itiraf ederler mi.?

Etmezler.

Kimisi namaz niyaz ile kulları kandırmaya, bazıları zamanına ve zeminine göre din gibi gördüğü Atatürkçülüğünü ispata uğraşır dururlar.

Vergi kaçırmayı inanın hiç birimiz istemeyiz.

Lakin insaflıca konuşursak, aranızda vergi kaçırmayan var mı.?

Keyfi ne kadar isterse o kadar vergi veren, hatta maliyenin önünden bile geçmeyerek gizli zengin olanlarımızı tanımıyor olamazsınız.

Sırf bu bulaşık yürekli insanlar yüzünden, cümle maliye denetçilerinin, bütün vergi mükelleflerini hırsız gibi gördükleri, ellerine düşenleri öpmeden bırakmadıkları da gerçek değil mi. ?

Ama ne vergi kaçıranlar harbiden “Biz kaçırdık arkadaş” diyebiliyor, ne de eline düşen vatandaşı anasından doğduğuna pişman eden maliyeci içinden geçen; “Ulan topunuzun anasını satayım, hepiniz hırsızsınız”  sözlerini dile getirebiliyor.

Vatandaş maliyeci görünce dilenci duasına başlarken, maliyeciler de çay kahve ikram ettikleri mükellefe aslında hürmet etmeyi değil, nasıl faka bastıracağını düşünüyor.

Hanıma yalan, çocuğa yalan, devlete yalan, arkadaşa eşe dosta yalan, alacaklıya yalan, eğer tutarsa Allah’a da yalan!..

Bunca yalanın ortasında yaşayacak, sanki Allah’tan vahiy getiren melekmiş gibi masum pozlar takınacak, paramız varsa cepteki parayı konuşmamıza, yürüyüşümüze, kibirli ahmak suratımıza yansıtacak ve muhtemelen oruç bile tutacağız.

Kuyruğu dik tutmaya çalışıyoruz, lakin paçalarımızdan akan riya, bizim kalıbımızın adamı olmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’da gıda maddelerine zam yaparak, pis mekanlarda hazırlanan yiyecekleri satarak, sonra da teravihe koşarak kimi kandıracağız ki?..

Yanlışlar ortada, bizler de buradayız. Allah’tan korkan, kuldan utanan var mı? Göreceğiz bakalım, Ama açık söyleyeyim, umutsuzum!..