Bir önceki yazımızda depremden bahsettiğimiz günün hemen ertesinde İzmir’de depremin sert yüzüyle bir kez daha karşılaştık, tüm İzmir’lilere geçmiş olsun dileyerek yazımıza devam edelim. Yaşanabilir bir kent üzerine yoğun emek vererek projeler üreten İnşaat Mühendisi Halim Küçükalinin görüşlerini sizlere aktarmaya devam etmek istiyorum. 

 Kendisiyle yaptığım uzun sohbetler neticesinde  ve yazdığı makalelerinden çıkardıklarımı sizlere aşağıda kısaca özetlemeye çalışacağım. 

   Dillere pelesenk olan kentsel dönüşümde eğer mevcut çarpık yapılaşmayı ada, bölge,ilçe ve il bazında bir master plana oturtamıyorsanız kente en büyük ihanetin ömrünü uzatıyorsunuz çünkü mevcut çarpık yapıları yeniden inşaa edip bu çarpık imarın bir elli yıl daha ömrünü uzatmış oluyorsunuz. 

   Kamu-eğitim-sağlık-güvenlik-spor-iş  ve sosyal alanları komplike olmayan kentsel dönüşüm adeta kentsel kargaşanın devam etmesini sağlıyor. Örneğin ailede çalışanların evleri km’lerce uzakta, çocukların okulları başka semtte, büyük hastaneler başka ilçelerde hatta kentin diğer yakalarında, spor ve sosyal alanlar yerleşime uzak. Bu müthiş bir trafiğe, zaman kaybına dolayısıyla milli servete maloluyor. Sabahın ve akşamın karanlığında işe okula giden çocuklarımız ve kadınlarımız içinde büyük bir güvenlik sorunu. 

     Kentin yatay ve dikey rüzgarlarını alamayan yeşil alan beslemesinden uzak muhitlerimizdeki evler rutubet içinde hastalık barındırıyor. Yazın sıcaktan kışın soğuktan korunmak adına milyarlarca dolarlık enerji tüketimiyle karşı karşıya kalıyoruz. Herkesin isteği olan müstakil yada az katlı yerleşim alanlarının artık İstanbul’da mümkün olmadığını hatta böyle yapılaşmanın daha çok yeşil alan katli olacağını; ve şehirde düzgün bir mimariyle daha ekonomik bir yerleşimin olacağını şöyle örneklendiriyor Halim Bey : E5 karayolunun iki yakasında aralarında 300 m olan Ataköy ve Şirinevlere baktığımız zaman hemen hemen aynı nüfüs yaşıyor. Yüksek yapılaşmaya sahip Ataköyde tenis kortlarından basketbol sahalarına kadar, tiyatrodan sinemaya kadar tüm imkanlar mevcut, otopark sıkıntısı hiç yok, çocuklar okullarına yürüyerek gidiyor, binalar depreme dayanıklı, güvenlik sorunu minimize edilmiş, oysa Şirinevler’de durum tam tersi semt her yönüyle  adeta Pakistan gibi…

    Ataköy deprem toplanma alanları açısından zenginken Şirinevler’de kendiniz yolda sallansanız birisine çarpıyorsunuz.

    Dolayısıyla bilinçli bir kentsel dönüşüm bizlere hem konforlu bir yaşam alanı sunarken hemde asayiş ve deprem açısından güven içinde olacağız. 

    Kenti, kentlileri ve kentte yaşamı tüm alanlarıyla hesap eden Halim Küçükali İstanbul’da kentsel dönüşüm kısa sürede tamamlanmazsa ani yüksek ölçekli bir deprem anında milyonların ölebileceğine dair ikaz ediyor. Deprem sonrasıda bu yapılaşma ile insanlara yardım ulaşması mümkün değil ve yardım ulaşamayan bölgelerde insanlar açlıktan, susuzluktan, salgın hastalıktan, yağmadan hayatlarını kaybedebilirler. Afad, belediyeler ve başka kamu kurumlarında deprem anında yardıma koşacak görevlilerinin kendi evleri deprem riskindeyken, depremin olduğu şehirde yaşayan kendi ailesi enkazın altında kalan bir görevli İstanbul’da kimin yardımına koşacak ? Halim Bey bunun içinde aileleri İstanbul’da olmayan genç dinamik askerlerden oluşan bir kolordunun eğitilip  daima göreve hazır olmasını öneriyor, hiyerarşi ve disipline gruplar her zaman başarılı olurlar. Adapazarı Sakarya bölgesinde ve tüm Türkiye’de deprem olduğu an en büyük gıda ve arama kurtarma yardımı olanakları sebebiyle İstanbul’dan gidiyor, ya yolları viyadükleri köprüleri çökmüş yirmi milyonluk İstanbul’a yardım nasıl gelecek ? Kendisi bunun içinde altı tarafı denizlerle kaplı iki yarımadadan oluşan İstanbul’a mutlaka denizler üzerinden yardım planları yapılmasını öneriyor. 

    Değerli fikirlerinden azda olsa yansıtmaya çalıştığım Halim Küçükalinin örnek yerleşim alanı ve deprem toplanma alanları ile ilgili iki resmini sizlere aşağıda sunuyorum.