Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin 3. sınıfında okumakta olan bir gencimiz uzunca bir mektup yazarak, içinde bulunmak zorunda bırakıldığı ve kendisine göre çok olumsuz şartlarda yaşamaya zorlandığı, dahası yine kendisine göre Doktor olsa bile iyi bir hayat kuramayacağı ümitsizliği ile intihar etmiş.

Haberi duyunca inanınız sarsıldım.

Kolay değil, böylesi bir haberi sıradan yoruma tabi tutmak.19 yaşında Tıp Fakültesi'nin 3. sınıfına gelebilmiş olan Enes Kara böylesi üzüntü verici şekilde hayatına son vermiştir." 19 yaşımı hiç böyle ummuyordum " diyerek...

Daha önce de Yunus Gezer isimli bir Üniversite öğrencisi ile yine Batuhan Yiğit isimli gençlerimiz de intihar etmişlerdi.

Ama Enes Kara'nın intihardan önce yazdığı uzunca bir mektupta O'nun içine itildiği zorlukları ve gençliğini, öğrencilik hayatını ve çevre ilişkileri ile normal günlük hayatını ağır bir baskı altında sürdürdüğü anlaşılıyor.

Enes Kara kendi içinde bulunduğu çok olumsuz öğrencilik şartlarını fevkalade  dikkat çekici ve gerçekten son derece düşündürücü ifadelerle, " Geleceğe umutla bakamadığını ve bunu ülkenin sorunlarına bağladığını " vefatından önce yazıp bıraktığı yürekleri burkan mektupta " Bu ilk sorundu " diye ortaya koyuyor.

Ailesinden şikayetlerini ifade ediyor. " Şu an onların zoruyla cemaat yurdunda kalıyorum.Lisede ve ortaokulda yine böyle medreselere sıkça geliyordum.Bazı tatillerde yatılı kalıyordum. "

Devam ediyor:

"Bu ilk sorundu bir de ailem var.Ben yaklaşık 11.sınıftan beri MÜSLÜMAN DEĞİLİM. Ailemse tam tersi Türkiye'deki en yobaz ailelerden biri. En basitinden dayım 10 yıllık sevgilisi ile sırf saçı açık diye evlenememişti."

Enes Kara'nın bu satırlarından anlaşılacağı üzere ailesinin son derece olumsuz bir tutumu olduğu anlaşılıyor.Bu Türkiye'de birçok ailenin yaşadığı sıkıntıdır.

Bağnazlık yaparak kendi evladını kimi dini cemaat adı altında faaliyet gösteren yurtlarda kalmaya zorlayan " Zırcahil sözümona tarikatçı " ebeveynler çocuklarının da kendileri gibi olmasını istiyor ve bu konuda çok çirkin, olumsuz ve çağdışı baskı yaparak evlatlarının hayatını perişan ediyor.

Bilmiyorlar ki aslında kendileri gibi olması konusunda evlatlarına cahilce baskı yapanların çocukları, Dinden İmandan da  çıkıyor. 

Bu örnekte olduğu gibi son derece zeki, aklı başında, Tıp Fakültesini kazanabilecek kadar çalışkan, zeki ve kabiliyetli bir genç ailesinin zorla içine ittiği olumsuz çevrenin etkileriyle " BEN MÜSLÜMAN DEĞİLİM " diye isyan edebiliyor.

Önce Devletimizin ve kamu Yetkililerinin eğitim hayatındaki gençlerimizin durumları ve  sorunlarıyla ilgili olarak bu acı olaydan çıkarması gereken önemli bir ders olduğunu düşünüyorum.

Gençlerimizin gelecek konusundaki kaygılarının artmasına sebep olan çirkin siyasal vesöylem tavırlardan çıkar umanlar, durmadan " Gençlerimiz yurt dışına kaçıyor " diye umutsuzluk aşılamaktadır.

Enes Kara da " Doktor olsam bile mutlu olamam " kaygısına bu olumsuz siyasi propagandaların etkisinde kalan bir genç olarak hayatına son vermiştir.

Bu elim hadiseden ve benzeri yüzlerce olaydan çıkarılacak dersler vardır. 

Ne var ki, gözü siyaset alanından başka yeri görmeyen, iktidar kaygısından başka derdi olmayan, gençlerimizin adına " Z KUŞAĞI " diyerek onların reyini alıp kendilerine hayallerindeki çirkin iktidarın zeminini oluşturmaya çalışan sorumsuzlarla karşı karşıyayız.

Bunların en önemli faaliyet  alanlarından biri ve en başta geleni ise " DİN SÖMÜRÜSÜ " ile gençlerimizin varlığını ve sorunlarını istismar edenlerin alanıdır. Bunblar kendilerine dokunmayan ve faaliyet imkanı verenler kimler ise onların ardından giderler.

Burada örnek vermek istemiyorum. Çünkü hayli kavga, gürültü ve gümbürtüye sebep olur.

Yazık oluyor çocuklarımıza ve gençlerimize. Onları şu ya da bu sebeple YAMYAMLARIN kucağına atıyor dinsizliğe bile itiyor ve sonuçta.

Keşke bu çarpık düzene bir son verilse ve böyle üzüntüler yaşanmasa.