Türkiye'de bunca belediye var. Hemen hemen her belediyede şu ya da bu sebeple İçişleri Bakanlığı Kontrolörleri veya Müfettişleri tarafından teftiş yapılır.Bu teftişlerin sonucu bir mazbataya bağlanır ve yasal gereği neyse o yapılır. Bugün belki aynı işlem bir çok belediyemizde sürdürülmektedir. Bundan daha tabii ne olabilir ki?

Ama söz konusu Belediyelerden biri herhangi bir Büyükşehir mesela İstanbul Belediyesi olunca, burnundan kıl aldırmayan Belediye Başkanı ve bağlı bulunduğu Parti ortalığı velveleye vermiştir.

Ne var yani? İstanbul Belediye Başkanlığında bir Bakanlık incelemesi yapılamaz mı?

İstanbul Belediye Başkanı'nın herhangi bir dokunulmazlığı ya da kanuni sorumsuzluk zırhı mı vardır?

Maksat başka...

" Geleceğin Cumhurbaşkanı " olma hevesi var ya;

Mevcut iktidarı Millet nazarında haksız ve hiç olmayacak bir biçimde hedef haline getirip yıpratmak, milletin gözünden düşürmek gibi cıvık bir niyetleri var ya...

İşte bunun için yaygara kopartılıyor.

Bir Belediye Başkanı durup dururken kendisiyle doğrudan ilişkisi olmayan bir Bakanlık teftişi konusunda neden bu kadar telaşlanır?

Ya da İstanbul Belediye Başkanı hiç gereği yokken kendisini neden " Hedef " haline getirir?

Ekrem İmamoğlu başlatılan Bakanlık Soruşturması'ndan bu denli işkilleniyorsa ve bu normal karşılanması, rıza gösterilmesi gereken işlemi bajane ederek ortalığın velveleye verilmesine katkıda bulunuyorsa,bunun siyasal bir sorumsuzluk hatta hiç benzeri görülmemiş bir cıvıklık olduğu düşünülmez mi?

Ayıptır, yazıktır!

Türkiye kamuoyunu kendi hiç olmayacak siyasi emelleri istikametinde yönlendirmeye çalışma CİNLİĞİ'ne müsamaha edilebilir mi?

İstanbul Belediyesi gibi bir büyük Kurumun doğrudan yardımcı olması gereken bir Bakanlık soruşturmasına yardımcı olmayı bırakınız, bunu hiç olmayacak bir biçimde siyasi emeller uğruna istismar etmeye kalkışması normal karşılanabilir mi?

Muhalefet kanadının bu tür istismarları Milletin dikkatinden kaçmıyor.

Hiç kusura bakmasınlar, buradan kendilerine yarayacak hiç bir sonuç çıkmaz.

İmamoğlu kimsenin hedefinde değildir. Kendi kendini hedefe koyarak toplum nezdinde prim yapma cinliği hiç bir işe yaramaz.

Türkiye bu tür ayak oyunlarıyla İktidarın ele geçirilebileceği bir ülke değildir.

Hele de, bu tutum ve davranışlara ilave olarak, Milletimizi " SOKAK " hareketlerini tahrik eden tutum ve davranışlarla yönlendirmeye çalışanlara Devletin en Yetkili Makamından açıkça uyarı gelmesini istismara yeltenmek kimsenin çıkarına olamaz.

Milletimizin bunca hassasiyetiyle  geçmişte yaşadığı hainane girişimlere karşı nasıl bir tavır koyduğunu bugün bazılarının unutmuş olması düşünülemez.

Bu Milletin sinir uçlarıyla oynayarak gece gündüz huzursuzluk yayan ve bu konuda hiç bir vicdani sorumluluk taşımayan medya maymunlarının siyasi Muhalefete hizmetinin maddi olarak bedelini almaktan başka eline geçecektir? 

Herşeyden önce bu medya kirlenmesinin önüne geçilmeli, herkesin haddini bilerek kamuoyunun karşısına çıkmasının sağlanması gerekmektedir.

Bence İktidarın en zayıf davrandığı husus bu kontrolün demokratik dengeler içinde sağlanamamış olmasıdır.

Böyle giderse, bir kaç sorumsuz berduş ülkemizin huzurunu bozmak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Geçmişte buna dair örnekleri çok yaşadık. Bir kez daha yaşamak istemiyoruz.

Mesele Ekrem İmamoğlu ya da şu bu Siyasetçinin mavrasından ibaret değildir.

Sorun giderek ürkütücü bir hal alıyorsa, bu halin önüne geçmek, buna köklü ve geçerli bir çözüm bulmak Hükümetin birinci görevidir.