Bugun...


Hüseyin TANRIKULU

facebook-paylas
KIŞ DÜŞÜNCELERİ 22-01-2022
Tarih: 22-01-2022 11:24:00 Güncelleme: 22-01-2022 11:24:00


Yıllardır hasret kaldığımız bir karlı kış günlerini yaşıyoruz. 

Herkese bu mevsimin acımasız soğuklarından dolayı sağlıklı bir mevsim temennisinde bulunarak, nedense,hayalimizi renklendiren eski yılların kısa bir özetini yapmayı uygun gördüm.

Eskiden bu aylarda Anadolu'nun hemen hemen her tarafına kar yağardı. Mevsimin ılıman geçen bir iki şehri de mevsim karından nasibini alırdı.

Kar yağışını beklemek biz çocuklar için en heyecanlı zamanlar olurdu. Oysa ilkokula giderken çoğu arkadaşlarımızın ayağında yırtık pırtık lastik ayakkabıdan başka doğru dürüst ne bir çizme ve ne de bugünkü gibi bir bot vardı.

Sabahın erken saatinde 3-5 kilometre uzaktaki tek ilkokula ulaşmak gerçek bir kahramanlık, bugün için tarifi çok zor bir mecburiyetti.

Okulda kırık dökük teneke bir sobanın yakacağını evlerimizden tahtadan yapılma çantamızla birlikte okula götürmek zorundaydık. Zira Okul Yönetiminin odun kömür alabilme ve Hükümetin de okullara böyle bir yakacak yardımında bulunması diye bir şey söz konusu değildi. (nereden nereye geldiğimizi okullarımıza bakarak anlayabilirsiniz)

Hepimizin kitabı defteri olmayabiliyordu. Kitabı olan arkadaşlarımız kitabı olmayanların evine gider birlikte ders çalışırdı.Hali vakti yerinde aileler kitap defter alamayan arkadaşlarımıza yardımda bulunurdu.

Bugünkü gibi değil sımsıcak bir mont ya da palto, çoğu arkadaşlarımızın sırtında ceket yoktu. Annelerin kalın yün iplikten ördüğü kazakların üzerine siyah önlüğü giyerek okula gelirlerdi.Titreyerek, öksüre öksüre...

Memlekette Muz nedir bilen yoktu. Hasta olan çocuğu için ev ev hali vakti olanların kapısına utanarak gidip bir portakal rica eden gariban anneler vardı.

Çoğu evlerde çaylı sabah kahvaltısı yapma adeti de yoktu. Akşamdan pişirilmiş biraz tarhana çorbasıyla kahvaltı yapıp okula gidenler,eve dönünceye kadar yiyecek hiçbir şey bulamazdı. Akşamları ise evlerde ya sadece haşhaş yağıyla pişirilmiş bulgur pilavı ya da sadece bir tencere tarhana çorbası sofranın vazgeçilmez yemeği olurdu.

Kış aylarında ne sebze ve ne de meyve bulunurdu. En zengin ve gelişmiş sayılan İlçe merkezlerinde bile kışın pazar kurulamazdı. Kurulsa da kuru bakliyat ve bir kaç sahan yoğurt satan sayısı belli esnaf yer alırdı.Çoğu da gariban ANA'lar olurdu.

Hal-i pürmelalimiz böyle iken bakınız neler oldu:

Bu perişanlık yılları yaşanırken, Türkiye aniden değişime uğradı. Çünkü CHP yapılan seçimi kaybetmiş, Demokrat Parti İktidar olmuştu.

Çok kısa zamanda öncelikle Amerikan yardımı gıda maddeleri geldi ve Yurdun en ücra köşelerine dağıtıldı. Pazarlara Amerikalı askerlerin giydiği postallar bile getirilir oldu. Birden bire yıl boyu cebi beş para görmeyen insanlar paraya pula kavuştu.Göreceli bir değişim ve rahatlama hatta yer yer refah görüldü.

Okullarımız yenilendi. Okullara odun kömür verilmeye başladı. Köy okullarında okuyan akranlarımız koltuğunda tezekle okula gitme kaderinden kurtuldu.

Motorlu araçlar, kamyonlar, otomobiller ve otobüsler seferlere başladı. Kış aylarında da sebze meyve bulunuyordu artık.

Yazları harman-hasat zamanı tırpan ya da ekin biçme makinesi yerini biçerdöverlere bıraktı. Harman kaldırma süresi asgari iki ay iken sadece 2-3 saate iniverdi. Çiftçinin, esnafın yüzü yıllar sonra gülmeye başladı.

Yeni yeni mahalli yönetimler,ihdas edildi. Türk halkı Devleti kendi ilçesinde kasabasında Belediye binalarında görmeye ve yardımına mazhar olmaya başladı. Sağlık sistemi ülke genelinde aşılamaları başlattı. Her ilçeye bir sağlık tesisi ve doktor kazandırıldı. Olmayan yerlere ortaokul ve liseler açıldı.Daha sonra Üniversiteler kuruldu, sayıları hızla artan meslek okulları hayata geçirildi.

O tarihe kadar Memurların emeklilik kazanıp hem emeklilik ikramiyesine ve hem de emekli maaşına bağlandığı görülmemişti.

Türkiye birdenbire doğrulmuş, yorgun belini dik tutar olmuştu. Alnı açık pazar yerlerinde ihtiyaçlarını sağlayabilecek, manifaturacı dükkanlarından kadınlara ve kızlara elbiselik pazen alabilecek duruma gelmiş idi.Erkek çocuklar ise terzilere diktirilen ceketleri ve pantalonları giymeye başlamıştı.

Koskoca 5-10 bin nüfuslu ilçelerde sadece birkaç zengin evinde radyo vardı. Gazete ise sayısı belli bir kaç büyük ilde bulunuyor ve okuyucuya ulaşabiliyordu.Ama yaşanan hızlı değişimle çoğu evlerde radyo dinlenir olmuştu.

İşte o günlerden bu günlere geldik kıymetli Okurlarım.

Şimdi oturup geçmişi bilenler ve yaşayanlar tatminsiz, hiçbir şekil ve surette mutlu edilemeyen çocuklarına torunlarına o günleri anlatsın. Hatta varsa o tarihlerde çekilmiş fotoğrafları onlara göstersin.

Zira geçmişini bilmeyen bir nesil, bugünü  ve geleceği kendisi için mutluluk evreni haline getirme konusunda binlerce engel ile karşı karşıya.

Onların aklındaki, hayalindeki gelecek tasavvuruna geçmişin ve geçmişteki hayat hikayelerinin son derece önemli, teşvik edici  çok faydalı bir enerji kaynağı olacağı kesindir.

Hadi doğalgazlı kaloriferli hanelerimize bir kanaat aşısı zerkedelim ve çocuklarımızı, torunlarımızı şükre ve  mutluluğa davet edelim.

Aman bol bol portakal yemelerini de mutlaka sağlayalım efendim.

 



Bu yazı 17990 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI