Kadına şiddet ile mücadele siyasi değil, Toplumsal, YANİ İNSANİ BİR KONUDUR. Bu durum bir insanlık dramıdır. İmzacısı olduğumuz Uluslararası İstanbul sözleşmesinin gereği yerine getirilseydi kadın cinayetlerinde bu gün bu noktada olmazdık.

Kadına şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi noktasında çok önem arz eden İstanbul sözleşmesinden çekilmeyi hala tartışıyor olmamız kabul edilebilir değildir. İstanbul sözleşmesi kadına karşı şiddeti, insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak tanımlayan bağlayıcı nitelikli ilk Uluslararası sözleşmedir.

İstanbul sözleşmesinin 4 temel ilkesi:

1. Şiddetin önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması ve takibi

2. Şiddet mağdurlarının korunması

3. Suçluların cezalandırılması

4. Suçluların Kovuşturulması 11/05/2011 Yılında imzalandı. 12/03/2012 yılında Büyük Millet Meclisinde onaylandı ve yürürlüğe girdi. İmzalandığı tarihten bugüne 9 yıl geçmesine rağmen neden hala gereği yapılmıyor anlamış değiliz.

Bu noktada kafamız çok karıştı. Oysaki: Son 18 yıl içinde yaklaşık 16 bin kadınımız KATLEDİLDİ. Dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir detay var. Yaklaşık 1 yıl önce bu sözleşmenin uygulanması için AK PARTİ genelgeler yayınlanmış, İYİ PARTİ olarak da biz destekleyip takipçisi olmuştuk.

Peki ne oldu da İstanbul sözleşmesinden çıktık?

DEVLET; Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yapmaksızın şiddetin karşısında olmak zorundadır. Burada farklı niyet okuyarak farklı görüşler üretip sözleşmenin iptal edilmesi büyük hatadır. Bizler, 6284 No.lu yasanın daha nasıl İYİ kullanılıp şiddetin önüne geçebilirizi konuşmalıyız.

İlginç olan; şiddet konusunda resmi verilere hala ulaşamıyor olmamız. Bu konu ile ilgili İYİ PARTİ olarak verdiğimiz soru önergelerine de cevap alamıyoruz. Cevap alamadığımız gibi; Geçenlerde bir AK Partili Millet Vekili çıktı, Ak Partiye göre onurlu kadının tarifini yaptı. Tacize, tecavüze, utanmazlığa maruz kalan kadınlar için; “Onurlu kadın bir sene beklemez ertesi gün şikâyet eder” dedi.

Konu ile ilgili yorum ve cevabımızı Sayın Meral Akşener’in Meclis konuşmasından alıntı yaparak paylaşıyorum. Milletin Vekili olduğunu iddia eden bir insanın sözlerine bakar mısınız? Bir iktidarın milletinden nasıl uzaklaştığına bakar mısınız? Gerçekten ibretlik. Özellikle, bilmedikleri, anlamadıkları konularda, üst perdeden konuşmayı marifet sayıyorlar. Doğrusunu anlatmak da mecburen bizlere düşüyor. Bu arkadaşların bilimle pek ilgileri olmadığını biliyoruz ama psikologlar, araştırmacılar diyor ki: “Kadınların yaşadığı travma ne kadar ağırsa ortaya çıkması da o kadar zordur”. Şikayet edeni onursuz ilan ederek, bir travma daha yaşatmak değildir. Vicdan bunu gerektirir. Ahlak bunu gerektirir. Ve aynı zamanda “Onurlu siyaset” bunu gerektirir. Cinsel tacize, tecavüze uğrayan kadınlar için, başvuru süresi mi var? Leyla olarak AK Parti koltuklarında oturak kadın mevkidaşlarıma soruyorum; 3 iş günü içinde şikâyetçi olmayana siz de mi namussuz diyeceksiniz?

Kadına iş gücüne katılım açısından da bakacak olursak; Uluslararası düzeydeki araştırmalarda 150 ülke arasında Türkiye’nin 136. Sırada olması bizlerin mağduriyetinin büyüklüğünü göstermektedir.

İYİ PARTİ olarak kadın istihdamı ve kadının ekonomiye katılımını çok önemsiyor ve çalışmalarımıza bu doğrultuda devam ediyoruz. İYİ PARTİ olarak TR genelinde “Güneşin Kadınları” sloganıyla kooperatifleşme çalışmalarında büyük bir ivme yarattığımızı sevinerek ifade etmek isterim. Genel başkanı kadın olan partimizin bir Cumhuriyet kadın üyesi olarak şunu net ifade etmek isterim ki; Cumhuriyetimizin kurucusu M.K.ATATÜRK’ün biz kadınlara verdiği değeri ve önemi tekrar kazanana kadar mücadelemize devam edeceğiz. M.K.ATATÜRK’ün söylediği gibi; “Türk kadını yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde taşınmaya layıktır”.