Yaşadığımız ülkenin şimdiki insanlarında marka merakı sarmış, markalı olsun da ne olursa olsun kullanacak. Eskiden yılda bir defa mahsuben yerli malı haftası yapılırdı. İlköğretim sınıflarında yerli malı haftası olurdu. Sadece ilkokullarda göstermelik olsun diye mi yapılıyor. Marka merakı daha oralarda başlıyor.
Kimse onlara marka merakını anlatmıyor. Bu marka merakı da arkadaşlar arasında büyük bir psikoloji sorunlara mahal oluyor. Daha orada marka merakının başladığının kimse önüne geçmiyor.
Geçen gün bir yerden geçerken büyük bir kuyruk gördüm sorduğumda bir markanın yeni bir ürünü piyasaya çıktığından dolayı akşamdan beri sıra kuyruğuna girmişler. Kuyruktaki bir kardeşimiz bana abi bir arkadaşımın kredi kartını aldım bende ona taksitle ödeyeceğim dedi. Peki dedim ya ödeyemezsen arkadaşın mağdur olmayacak mı? Şimdilik öderim. Yani şimdilik. Ya ödeyemezse hem dostluğu hem de arkadaşlığı biteceğinin hesabını yapmıyor musun? Sorun değil öderim ama almam lazım dedi. Tek düşüncesi tek hedefi o model ve markayı almak. O kadar o markaya odaklanmış ki anlatamam ya ona sıra gelmeden biterse. Bir daha kredi kartı bulamayacağını söyledi.
İşte böyle arkadaşlar, herkeste marka merakı. İnsanlarımız tam bir gösteriş budalası olmuş. Evinde yiyecek yemeği yok ama elindeki akıllı telefon 4 bin lira değerinde, çünkü markalı telefon. Marka olsun da ne olursa olsun…
Nasıl oldu da bizler bu hallere geldik, kimler getirdi anlayamıyorum.
Yerli malı bizim malımız ama markalar bir başkasının malı. Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat hayat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar. Mustafa Kemal Atatürk