Bugun...


Tamer UYSAL

facebook-paylas
İZMİR ÜZERİNE… 3 07-02-2022
Tarih: 07-02-2022 10:28:00 Güncelleme: 07-02-2022 10:28:00


Gurbetçiliğin, işsizliğin alınyazısı olduğu yoksul ve orta sınıftan insanların konut sahibi olmasını sağlayacak politikalar da hiçbir zaman uygulanamadı. Kentlerde ilkel, denetimsiz ve sağlık koşullarından yoksun olarak acele yapılmış gecekondu bölgeleri gelişiyor, buna gelişmek demekse...

Bu plansız bölgeler afetlerin doğurduğu olumsuz sonuçlardan daha çok etkileniyorlar. Dünyada ve ülkemizde sık sık meydana gelen deprem, heyelan, çığ, sel baskını, çöp patlaması gibi doğal ve doğal olmayan olaylar sonucunda büyük can ve mal kayıpları oluyor. Bu durum en başta sağlıklı kentleşememenin ve sanayileşmenin temel öğesi olan doğal çevreye uyulmamasından ve yanlış yer seçimlerinden kaynaklanıyor. Örneğin sel sırasında can ve mal kaybı meydana geliyor. Ülkemizde son yıllarda yaşanan doğal afetlerde bu durum açıkça görülüyor. Hatırlanacağı gibi İzmir’de de 3 Kasım 1995 gecesi yağan sağanak yağmur kısa sürede şehrin büyük bir bölümünü sular altında bırakırken sel baskınları 41 kişinin ölümü, 100’den fazla kişinin ağır yaralanmasıyla adeta bir katliama dönüşmüştü. Özellikle emekçi ve yoksul halkın yaşadığı Yamanlar, Güzeltepe, Çiğli, Bayraklı, Örnekköy, Narlıdere İnönü Mahallesi, Şemikler, Yeşildere ve Karabağlar gibi gecekondu alanlarının yoğun bulunduğu semtlerde binlerce ev sular altında kalmıştı. Yeterli yardım götürülememiş, yöneticilere karşı bütün ülkede öfke doğurmuş halk kendi yaralarını kendisi sarmak zorunda kalmıştı.

O günlerde bu olayın acısını duyarak yazdığım şiir sorunu bir soru ile dile getirmişti. “Yamanlarda Kayıp Kırk Yürek, Kırk Can” başlığını taşıyordu şiirim:

“Yamanlarda kayıp kırk yürek, kırk can,
Soruyor birilerine kim kim kim düşman.

Belki biraz Sokrat, belki de Sultan Cem gibi,
Ondan sürgünlere kaldı.
Belki kırda bir çiçek, gelincik,
Belki de suya ondan hasret.

Bir açıklaması olmalıydı elbet.

Konakta atılmış ilk yiğit kurşun.
Oysa o,
Bayraklı sırtında bir garip gecekondu,
Sofrada katık ettiği biraz ekmek, biraz su.

İzmir’de bir felaket,
Bir büyük düşman,
Ne İngiliz, ne Yunan,
Ekmeğe katık ettiği su.

Yamanlarda kayıp kırk yürek, kırk can,
Soruyor birilerine kim kim kim düşman.

Kime atılır kurşun kim düşman.

Düşman su mu?
Bayraklı sırtından bakıp Simirina’ya,

Çıktı oradan yola, Agora’ya.
Alamadı hızını Kadifekale’de
Kadifekale’nin sarnıçlarındaydı,
Garibim kenar mahallelerde aldı soluğu.

Bayraklı’da bir garip gecekondu.
Oradan bakıp Simirina’ya,
Konak ve Kemeraltı’nda bile,
Vermedi mola.

İzmir’de bir felaket,
Bir büyük düşman,
Ne İngiliz, ne Yunan,
Ekmeğe katık ettiği su.

Yamanlarda kayıp kırk yürek, kırk can,
Soruyor soruyor birilerine, kim kim kim düşman.”

Hiçbir ülkede hızla kentleşme olgusunun getireceği değişim temposunu sorunsuz yani “çarpık olmayan” bir biçimde kaldırmayı sağlayacak nitelikte örgüt mevcut değildir. Sorun en başta plânlama, bilinçlenme, eğitim sorunudur. Örgütlenme yapısı sorunudur. Kent kültürünün benimsenmesi, toplumsal birey haline dönüşüm yani kentlileşme ve toplumsallaşma hem bireylere hem de devlete düşen bir görevdir. Ülkemizde 1848’den 1985’e kadar değişik tarihlerde imar yasaları çıkarılmıştır. Ancak uygulanan popülizm ve postmodernist süreç kısıtlayıcı olmuştur. Oysa gerek 1933 “Atina Şartı”, gerekse 1992’deki “Avrupa Kentsel Şartı” iyi bir kentin taşıması gereken özellikleri ve kentlerde yaşayanların haklarını ifade etmektedir. Kent yöneticilerinin payına düşen görev ise kent plânlaması ile ilgili uygun model arayışlarını sürdürmek ve uygulamaktır.

Gereken tedbirleri alalım, almaya devam edelim ki binlerce yıllık zengin ama acılarla dolu tarihiyle Türkiye’nin çağdaş yüzü “güzel” İzmir’imizde felaketlerin bedeli tekrar canımızla, malımızla ödenmesin...
 



Bu yazı 4080 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI