Bugun...


Yaşar EYİCE

facebook-paylas
İSTİKAMETİNİ ŞAŞANLAR
Tarih: 30-04-2024 00:24:00 Güncelleme: 30-04-2024 00:24:00


Depremsiz günümüz neredeyse geçmiyor. ‘Sarsıntılar!’ sanki vaz geçilmezimiz oldu. Yalnız yer kabuğu sallanmıyor ki! Siyasetten tutun da, ekonomiye kadar ‘sarsıntısız’ günümüz yok gibi… Hatırlarsanız yerel seçimlerde, hatta genel seçimlerde karşımıza çıkanlar hep projelerinden söz ederken, öncelik ‘Kentsel dönüşüm’lerde… Bir yanda bilimsel gerçeklerden söz edenler… Diğer yanda ise Türkiye'de yıllardır depremleri kadınların giyim tarzına, ahlaki durumuna bağlayanlar… Bazı dini liderlerin ve yetkililerin açıklamaları şok üstüne şok etkisi yaratıyor. Kayseri'de bir camide görevli imam 6 Şubat'ta yaşanan depremleri ‘ahlaksızlık ve hidayetsizlik’ gibi nedenlere bağladı, ‘Kadınlarımız, kızlarımız soyundukça soyunuyor’ dedi. Sonra sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Allahım, bizlerin başına gelenler ancak kendi ellerimizle yapıp ettiklerimizden dolayıdır buyuruyorsun. İslam memleketimizi terk ediyor!’ Neden acaba? Eskiler der ki; ‘Arsıza yüz verme tepene çıkar, Edepsize çok susma, sabrını yorar, Cahile çok vefalı olma, bir pula satar, Yol yordam bilmeyenle yola çıkma, istikametini şaşar!’ İçimizde ‘İstikametini şaşanlar’ o kadar çok ki, her yerde bunlara rastlıyoruz…
İYİLİK Mİ?
‘Birisine iyilik yaparsanız, o iyilik göreviniz haline gelir. Yaptığınız iyiliği tekrarlamazsanız suçlu olursunuz!’ Son yıllarda ‘tecrübeli’ olarak bilinenlerin ağzından bu tür sözleri duyuyoruz. ‘Ne kadar yanlış düşünce’ diyenler vardır. Ama maalesef günümüzde benzer konuşma ve düşüncelere çok rastlıyoruz. Büyükler ne derler? ‘İyilik yap, denize at, balık bilmezse Halik bilir!’ Bu atasözü, bir iyiliği karşılık beklemeden yapmanın önemini vurgular. İyilik yaptığınız kişi bunu bilmese de Allah iyiliğinizi göz ardı etmez ve sizi ödüllendirir. Halis niyetle yapılan işler karşılıksız kalmaz Ama, bazen bize yanlışları anlatmışlar. Örneğin, ‘Elimizde baltalar biz ormana gideriz’ çocuk şarkısında olduğu gibi… Örneğin; Çizgi roman kahramanı Red Kit’in ağzından sigara düşmediği gibi… Daha çok var… Efkârlananın kendini içkiye vermesi gibi… Hatta soyguncuların halk kahramanı ilan edilmeleri de bu işin cabası… ‘Çalıyor ama çalışıyor!’ gibi tuhaf ötesi yorumlara ne demeli? Ha bir, ha bin! Hiç ama hiç fark etmez… Pire de, deve de böyle durumlarda ayırt edilemez… Benim notlarımın başında şu ifade vardır: ‘Katili belki af ederim ama hırsızı kesinlikle af etmem!’ ‘Yalanı ve yalancıyı kesinlikle hoş göremem…’ Ama son zamanlarda, ‘Karnını doyurmak için ekmek alan ile milleti dolandıranları aynı kefeye koyamayacağımı’ düşünmeye başladım… Ata sözümüz var; ‘Aç ayı oynamaz!’ diye… Vedat Yaşar ise şöyle diyor: ‘Bir yanlış için kapıyı, pencereyi kilitlersen, kapıda bekleyen doğruya da kıyarsın. İyilere iyiliklerle açılsın kapılar!’
SANKİ BİZİM İÇİN
Ünlü bir hikâyeden söz edeyim: 1968 yılında ay yolculuğuna çıkacak olan Neil Armstrong çöl koşullarında hazırlık yaparken çok yaşlı bir Kızılderili görüşmek ister… Armstrong kabul eder. Yaşlı Kızılderili, ‘Aya gidecekmişsin orada bizim atalarımız var, gidince onlara şu notu okur musun?’ diyerek bir kağıt uzatır. Armstrong kâğıda bakar Kızılderili lisanıyla yazılmıştır, hiçbir şey anlamaz. Ama merak eder, o lisanı anlayan bir Kızılderili bulunur, notu okuması istenir. Yaşlı Kızılderili şöyle yazmış; ‘Bu gelen adam ne derse desin inanmayın. Size kandırmaya topraklarını çalmaya geldi…’ Bu bize verilmiş bir mesaj herhalde! Tamamen doğruyu içeriyor. Sakın herkese inanmayın… Bu konuda çok görüş ve hikâyeler, hatta fıkralar var. Bu hastalıktan kurtulmanın tek yolu de, okumak, bilgilenmek ve eğitim… Bu yüzden hep söylüyorum, Yanlış eğitim ve bilgilerden, algı operasyonlarından yalnız kendimiz değil, çocuklarımız, torunlarımız etkilenmesin istiyorsak, ilk görev belediyelere ve Atatürkçü yöneticilere düşüyor. Mutlaka ve mutlaka her mahallede, aydın ve aydınlık, vizyon sahibi eğitmenlerin yönetiminde ‘ücretsiz ana okulları’ kurulmalı ve sayıları parmakla sayılacak kadar az olmamalıdır. Ve en önemlisi; Her söylenene mutlaka ve mutlaka ‘şüphe’ ile yaklaşılmalıdır. Şüphe sizi doğruya götürür… Çünkü araştırma yapmanızı sağlar… Kanmayın, inanmayın… Aldanmayın…
BİR TANE YETMEMİŞ
İğneden ipliğe her kaleme neredeyse her gün yapılan zamlar vatandaşın, esnafın belini büküyor. Her yeni zam restoran ve kafe menülerine de yansıyor. Az porsiyonlar ve fahiş fiyatlar nedeniyle 'hafta sonu restoran ve kafelere gitmeme' çağrısı büyüdü. Dalga dalga büyüyen bu çağrı nedeniyle hafta sonu ve pek çok restoran ve kafenin adeta 'sinek avlaması' bekleniyordu. Nedense ilgiyi ve katılımı fazla görmedik. Herkes bildiğini okumaya devam etti. Çok yıllar önce bir derneğin çağrısı ile ‘Kasaplara boykot’ başlamıştı. Sonra öğrenildi ki, ‘Boykot çağrısı yapan kadının evine bir buzdolabı daha aldığı ve ağzına kadar doldurduğu!’ Ah şu haberciler! Neleri neleri ortaya çıkarıyor, değil mi?

 



Bu yazı 426 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI